1 Eylül 2015 Salı

Kuşgözü


Açık mavi bir gökyüzü. Birkaç beyaz bulut. Sessizlik...  ...sessizlik... te bir kanat sesi. Beyaz bir güvercin bulutun üzerine konuyor. Hareketsiz duruyor öylece bulutun üstünde. Yüzyıllardır orada duruyor. Güvercin demekte biraz acele ettim. Sadece beyaz bir kuş. Hala hareketsiz ve gözleri yok. Binlerce yıldır orada duruyor ve bulutla aynı renk. Milyonlarca yıldır orada duran şey aslında kuş falan değil bulutun bir parçasıymış, yeni fark ettim. Bulut değilmiş o beyazlık, onu da yeni fark ettim. Bulut dediğin hareket eder.

Mavilik dedim ya hani. Hiç değişmedi. Kızıla ve karanlığa dönüşmedi. Bu kadar asır geçti, hiç yıldız gözükmedi. Gökyüzü değilmiş meğerse. Hepsini uyduruyordum aslında. Güvercin nedir, bulut nedir ne bileyim ben. Öylece ağzımdan dökülüverdi.

Olduğum yerde mutluyum çok. Olduğum yer de yer değil. Niye mutluyum, onu da bilmiyorum. Bir şeyler olacak sanki, ona seviniyorum. Bir şeyler olsun, bulut olsun, gökyüzü olsun. Güvercin buluta değil dala konsun, dal ağaca, ağaç toprağa sarılsın. Güzel olsun. Ne oldukları hakkında hiçbir fikrim yok, ama bakınca insan sevsin onları. Sevmek diye bir şey olsun. Kuş dalı, dal ağacı sevsin. Toprak hepsini sevsin. İnsan seyretsin ve sevsin. Nedir bu insan onu da bilmiyorum.

Bir kanat sesi duyuldu. Beyaz bir güvercin buluttan havalandı. Gözleri vardı nokta gibi. Rüzgar esti hafifçe, ve bulut hareket etti. Ardından bir güneş ortaya çıktı. Isıttı. Mutluluktan daha çok ısıttı. Hatta yaktı. Gökyüzü artık kızıldı. Biraz uzun sürse de karanlığa dönüştü ve yıldızlar çıktı. Manzara çok güzeldi. Seyretti, seyredildi.


1 yorum: